




Bir zamanlar, Niva’nın köyü yemyeşil tepelerin arasında saklı, cennetten bir köşe gibiydi. Sabahları güneş ışınları nehrin yüzeyinde dans eder, çam ağaçlarının arasından esen rüzgar tatlı bir melodi taşırdı. Niva, ailesiyle birlikte kuş cıvıltıları eşliğinde güne başlar, öğleden sonraları çiçek tarlalarının renkli güzellikleri arasında kelebeklerle koşardı. Geceleri, köy meydanında toplanan insanlar yıldızlarla kaplı gökyüzü altında şarkılar söyler, hayaller kurardı. Her şey mükemmel ve sonsuzmuş gibi gelirdi. Ancak o huzurlu köy, bir gece ansızın bastıran bir fırtınayla mahvoldu. Gökyüzünü kara bulutlar kapladı, dağlardan inen seller köyü adeta yuttu. Niva, çaresizce bir kalasa tutunarak hayatta kaldı, ama ailesini ve bir zamanlar sevgiyle dolu olan evini kaybetti. O masalsı hayat, o geceden sonra geri dönülmez şekilde karanlığa gömüldü. Bu kayıpların ardından Niva, kendisini büyük şehirlerin soğuk sokaklarında, yalnızlığın ve çaresizliğin pençesinde buldu. Günler birbirini kovalarken, yaşadığı acılar derinleşti. Hayatına giren her şey, ailesinden geriye kalan anılar ve hayalleri bir bir elinden kayıp gidiyordu. Bazı geceler, karanlığın ağırlığı onu yere seriyor, kalkmaya dahi güç bulamıyordu. Fakat Niva’nın içinde, yitip giden her şeyin ardından kalan, titrek ama inatçı bir kıvılcım vardı. Karanlık gecelerde gözyaşlarına boğulurken, bu kıvılcım sanki ona bir şarkı fısıldar gibi “Bitmedi, kalk!” diyordu. Her ne kadar hayat ona ağırlığını hissettirse de, o kıvılcım bir ışık huzmesi gibi en derin çukurlarını aydınlatıyordu. İlk başta fark edemediği bu ses, zamanla Niva’nın düşüşlerinden sonra ona tutunacak bir dal oldu. Her çığlıkta yankılanan, her kayıpta daha gür çıkan bu içsel güç, ona ayağa kalkma cesareti verdi. Niva, karanlığın en derin yerinde dahi bu kıvılcımın bir yol açtığını ve onu yeniden yaşama çağırdığını hissediyordu. Bu fısıltılar, artık yalnızca bir hayatta kalma çabası değil, yeni bir anlam arayışı olmuştu. Bir gün, tüm bu mücadelelerden ilhamla, hayatındaki ışığı temsil eden bir kolye tasarladı. Parlak ama narin hatları, onun zorluklardan doğan gücünü ve azmini simgeliyordu. Bu kolyeye, kendi yeniden doğuşunun sembolü olarak "Niva" adını verdi. Niva’nın hikayesi ve kolyesi, karanlığın içindeki ışığı bulmak için mücadele eden herkesin umudu oldu; hatırlatıcı bir işaret, en karanlık anlarda bile bir çıkış yolu olduğunun sembolü.