




Efsaneye göre, gökyüzünde parlayan dolunayın ardında, Luna adında bir tanrıça hüküm sürüyordu. Luna, hem zarafetiyle hem de savaşçı ruhuyla tanınırdı. Gecenin karanlığını aydınlatan ışığı, yalnızca güzelliğini değil, aynı zamanda onun korkusuz ruhunu da yansıtıyordu. Bir gece, Luna insan dünyasında bir savaşın ortasına indi. Zayıf düşenlere cesaret, umutlarını kaybedenlere güç verdi. Ama asıl efsanevi olan, Luna’nın savaşta yalnızca gücüyle değil, asalet dolu duruşuyla da saygı kazanmasıydı. Kimse ona sadece bir savaşçı ya da tanrıça olarak bakmadı; o, dengeleri koruyan, güzelliğiyle dünyayı büyüleyen bir liderdi. Savaş sona erdiğinde, Luna gökyüzüne geri dönmeden önce, ayın ışığından bir mücevher yarattı. Bu mücevher, onun güzelliğini, asaleti ve yıkılmaz duruşunu temsil ediyordu. Kadim kehanetler bu kolyeye şu sözlerle anlam yükledi: *"Luna'nın ışığını taşıyan, sadece güzel değil, aynı zamanda güçlü ve asil bir ruha sahiptir."* Zamanla bu kolye, cesaretiyle dünyayı aydınlatan tüm güçlü kadınların sembolü haline geldi. Şimdi bu kolye, Luna’nın ilhamını taşıyanlar için yaratıldı.